Kerami Gürbüz

12 EYLÜL'ÜN 43.YILDÖNÜMÜ

Kerami Gürbüz

I.Dünya Savaşı ardından Kurtuluş Savaşı...
Elde avuçta ne var ne yoksa silip süpürmüş.
En önemlisi binlerce liseli, üniversiteli gencini, genç, dinamik, inançlı, eğitimli beyinleri kaybetmişsin! Cumhuriyet bu şartlarda kurulmuş! Toplum olarak da devlet olarak da derlenip toparlanmaya çalışıyorsun. Savaşların bıraktığı maddi hasarın yanı sıra geçirdiğin toplumsal travmalar nedeniyle manevi hasarı da onarmaya çalışıyorsun.

Her şeye rağmen II.Dünya Savaşı teğet geçiyor. 50'li yıllarda toparlanır gibi olmaya başlıyorsun. Sen misin az derlenip toparlanmaya kalkan! 1960'ta al sana bir darbe!!! Hem de ne darbe !!! : Milletin oyları ile seçilen başbakanı ve iki bakanı idam sehpasında sallandırılıyor. Yeni bir yıkım, yeni bir travma, devletin ve toplumun yeniden savrulması!...

Ardından 12 Mart muhtırası. Yine ciddi bir kurumsal, toplumsal sarsıntı / çalkantı!

İlk işaretleri 60'ların ortasında verilen sağ-sol çatışmasına Cumhuriyetin 50.yılından itibaren ivme kazandırılıyor. Ancak çatışmanın aktörlerinin neredeyse tamamı liseli ve üniversiteli gençlik... Ciddi sayılarda gencimiz canından oluyor, hayatta kalanlar ya boykotlar nedeniyle ya da okullarından ayrılmak zorunda kaldıkları için doğru dürüst eğitim alamıyor. I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bir jenerasyonu da böyle yitiriyoruz. Hepsi solun ve sağın en bilinçli, inançlı, zeki gençleri. Hepsi bu vatanın çocukları! (Gençliğim Eyvah!!!)

Böyle bir ortamda 12 Eylül 1980'de şiddetli bir darbe daha yiyoruz. 11 Eylül günü ülkenin tamamında sıkıyönetim olmasına rağmen bir türlü bitiril/e/meyen anarşik olaylar 12 Eylül'de birden şakkkk diye kesiliveriyor. (Meğer özellikle 1978'den sonra anarşinin biraz daha kıvam tutmasını beklemişler / bekliyorlarmış.) Darbenin hemen ardından buyrun zindanlara, buyrun işkencehanelere.... Bu milletin çocukları bir de buraların sınavına tabi tutuluyor. Bu da yetmiyor. Denge sağlansın (!!!!????) diye bir sağdan bir soldan 20'nin üzerinde genç, idam ediliyor. Yine savrulan bir devlet, yine travma geçiren bir toplum!!!

Yetmiyor!!!! 12 Eylül'den 17 yıl sonra darbenin postmodernini -28 Şubat'ı-, 27 yıl sonra darbenin elektroniğini -e muhtırayı-, 36 yıl sonra darbenin en kanlı ve müptezelini -15 Temmuz'u- yaşatıyorlar bu millete. Sürekli bir savrulma, sürekli bir travma halindeyiz. Ve sürekli sahip çıkamadığımız hatta yitirdiğimiz gençliğimiz, gençlerimiz! ! ! Yani yok olup giden geleceğimiz! ! !

Acı olan tüm bu dayatmaların, tüm bu darbe ya da girişimlerin, bu hukuksuzlukların tamamının "Türk milleti adına (!!!)" yine Türk milletine karşı yapılmış olması. Daha acı olan ise sözüm ona bazı sivil (!!!!) unsurların da geçmişte zaman zaman "ordu göreve!" pankartıyla sokağa çıkmasıdır ki bu durum darbeden daha ağır ve vahim.

12 Eylül'ün yıldönümünde -ordumuzun şerefli mensuplarını tenzih ederek- darbecileri, darbe severleri, darbeden medet umanları bir kez daha lanetliyorum.

Artık tüm bu süreçten gereken dersleri çıkardığımızı ümit etmek istiyorum.