Kerami Gürbüz

İNCİRİN TADINI KAÇIRMAK

Kerami Gürbüz

Cemil Meriç, "bütün "?izm"ler şuurumuza geçirilen deli gömlekleridir" der. Ne kadar haklı ve yerinde bir tespit?

 

Her geçen gün, her yaşanan olay üstadın tespitini doğruluyor ve teyit ediyor.

 

"?izm"ler, ideolojiler, şuurumuzu esaret altına aldığı gibi ruhumuzu da esir ediyor.

 

Beyinler, kendine bahşedilen o mükemmel algılama, düşünme ve muhakeme etme yetisine rağmen ideolojilerin emrine amade kılınıyor. İdeoloji, emrine aldığı o beyinleri durağanlaştırıyor, işlevsiz hale getiriyor.

 

İdeolojilerin emrindeki beyinlerde ve bu beyinlerin hâkim olduğu toplumlarda düşünme ve muhakeme ortadan kalkıyor. Düşünme ve muhakemeye dayalı düşünsel ve bilimsel ürünler/eserler de dolayısıyla bu tür toplumlarda üretilemiyor.

 

İdeolojinin emrine tabi kılınmış sistemler/toplumlar, düşünsel/bilimsel üretim olmayınca sürekli tekrara düşüyor. Tabiri caizse aynı bant sarıp sarıp dönüyor. O toplumun mensupları aynı gündemi belli periyotlarda tekrar tekrar defalarca yaşıyorlar.

 

Durağanlık ve üretimsizlik haliyle toplumun/sistemin sloganlara boğulması sonucunu doğuruyor. Slogan hem heyecan yaratıyor hem de yığınlarda her türlü problemin halledildiği zannı uyandırıyor. Hâlbuki sloganlar sadece ve sadece problemlerin halının altına süpürülmesine yarıyor.

 

 Sadece takvim yapraklarındaki tarihler değişiyor. Ancak, 20?30 sene öncesinin problemleri ile bugünün problemleri ve bu problemlere kendince karşı tavır koyan tarafların söylemleri asla değişmiyor.

Bu tür toplumlar adeta bizim Temel'i haklı çıkartmak için gayret gösteriyorlar. Hani anlatılır ya, Temel, bir eve davet edilmiş. Yemekten sonra, kendisine taze incir ikram etmişler.

Hayatında ilk kez gördüğü bu meyveyi çok sevmiş Temel. İncir tabağını boşaltmış. Ama mahcup bir kişiliğe sahip olduğu için, incirin adını soramamış. Aradan bir yıl geçmiş. Temel yine aynı eve davet edilmiş. Aklında hep, o bir yıl önce yediği lezzetli meyve varmış. Utana utana, ev sahibine dönmüş,

?Geçen yıl bana bir şey ikram etmiştiniz. Ondan yine verecek misiniz? demiş.

Ev sahibi geçen yıl Temel'e ne ikram ettiklerini hatırlamamış. Sormuş Temel'e.

?Nasıl bir şeydi geçen yıl yediğiniz?

Temel anlatmış:

?Dışı yeşil ile kahverengi arası bir renkteydi. İçi yumuşaktı, minik çekirdekleri vardı.

Ev sahibi "herhalde patlıcan ikram etmişiz" diye düşünmüş. Temel'e bir tane patlıcan vermiş. Temel ısırmış patlıcanı. Yüzünü buruşturup, söylenmiş.

?Siz bunu hem uzatmışsınız, hem de tadını kaçırmışsınız!

İşte yukarıdan beri çerçevesini çizerek tanımını yapmaya çalıştığım toplumlar/sistemler çok uza/tıl/mış ve tadı kaç/ırıl/mış konuların/gündemlerin işgali altındadırlar. O toplumda aslında incir tadında/letafetinde görüşülüp halledilmesi gereken meseleler ideolojik saplantılar nedeniyle çiğ patlıcan kadar tatsız ve yavan tartışma/çatışmaların konusu olabilmektedirler.

Sadece inancın yobazı olmadığı, olmayacağı gibi ideolojik katılık nedeniyle düşüncenin, ideolojinin de yobazı olur... Vardır. Olmuştur. Olacaktır.

Acı ve tehlikeli olan, bir toplumda yobazlık bir kesimde hâkim olmaya başlamışsa bu diğer kesimlerdeki yobazlıkları da tetikler ve besler. Bir süre sonra toplumun tüm kesimleri yani neredeyse tamamı artık farklı pencerelerden de baksalar, tüm meselelere yobazca yaklaşmaya başlarlar.

 

... Ki, bunun sonucu;

toplumun farklı kesimlerindeki iletişimi, diyaloğu ortadan kaldırıp ağır bir sosyolojik kırılmaya hatta daha ötesinde iç çatışmaya ve savaşa yol açar.