Mehmet Yılmaz

Başakşehir FK'yı Yaşatma Derneği

Mehmet Yılmaz

İstanbul'da yaşayan bir Samsunsporlu olarak renktaşlarımla birlikte, Başakşehir Stadı'nın bize ayrılan bölümünü tamamen dolduran grubun içerisinde yer aldım. Bu anlamda Samsunsporlu olmaktan ve renktaşlarımla gurur duyduğumu yazmak isterim. Samsunspor ne kadar güçlü ve köklü bir camia kültürüne sahipse rakibi Başakşehir ise o kadar kimliksiz, köksüz, sevimsiz bir siyaset takımıydı. Bunu dememin sebebi tamamen maçla alakalı bir durum, çünkü biz bugün İstanbul'da Başakşehir'i Avrupa'ya gönderme operasyonunun bir kurbanı olduk.

Geçtiğimiz günlerde Katarlılarla Başakşehir FK'nın satışı hakkında görüşmeler yapıldığı hepimizin malumu; demek ki yeni sermaye grubu, alacağı ürünün yerel pazarda kalmasını istemiyor, mutlaka Avrupa kupalarında bulunması gerektiğini düşünüyor ki bir şekilde düğmeye basılmış ve Başakşehir'i yukarıya çıkarma harekatı gerçekleştirilmeye başlanmış. Bunu maçın orta hakemi Abdullah Buğra Taşkınsoy ve VAR hakemi Bülent Birincioğlu'nun tutumlarından anlayabiliyoruz.

Belki kırk yıldır futbolu takip ederim. Bu nedenle onun bazen sahada oynanmadan da sonucu belirlenebilen bir oyun olduğunun farkındayım. Bugünkü maçta, öyle çifte standartlar uygulandı ki, en basit pozisyonlarda bile her şey Başakşehir'in kazanması için programlanmıştı. Halbuki sahadaki takımlara baktığımızda, Samsunspor rakibine göre çok daha iyi oynayan, kuvvetli bir takım görünümündeydi. 35. dakikada Marius'un, asla Fenerbahçe ile Galatasaray gibi takımların oyuncularına gösterilmeyecek bir kırmızı kartla yani bir çifte standartla oyundan atılmasına rağmen Samsunspor, etkinliğini sürdürdü. Hiç de mahkum bir oyun oynamadık. Bu minvalde mağlubiyeti geçtim, bu karşılaşmadan galibiyetle dönmeyi hak ettiğini dahi söyleyebilirim.

Gelgelelim önceden yazılmış senaryoda figüran rolü biçilen ama ısrarla doğaçlama oynayan bir kulübümüz biz! Bu, sadece bu maç için değil ligin geneli için de geçerli.

Başakşehir FK gibi köksüz, kimliksiz ve bir o kadar da gereksiz bir camianın tribünlerde yaptığı işlere de bir şeyler söylemek gerekiyor. Maçı seyretmek için gelen 9-10 yaşında çocuklar, yanlarında aile fertleri olduğu halde kontenjanın doluluğu nedeniyle deplasman tribününe girememişler. Bu nedenle bomboş olan, Başakşehir'e ayrılan bölümün deplasmana yakın kısmındaki yerlerini almışlardı. Bunlar çocuklar; dediğim gibi en fazla on yaşındalar. Üzerlerinde forma da yok, ancak bir Samsunspor atkısı çıkardıkları için oradaki güvenlik tarafından çocuklara müdahale edildi ve haliyle oradaki insanlar da duruma müdahil olunca bir gerginlik yaşandı.

Siz kimsiniz? Futboldaki yeriniz ne? Hangi kültürü, hangi geleneği, hangi taraftarlığı, hangi mücadeleyi, acıyı, maziyi, aidiyeti temsil ediyorsunuz da sadece bu, büyümediği halde uzaktan sevdiği memleketinin takımını desteklemek için gelen küçücük insanlara böyle bir muamelede bulunuyorsunuz? Başakşehir FK benim nezdimde Türkiye'nin bir dönemine damgasını olumsuz manada vurmuş, çok kötü bir yapay müessesedir. Bugünkü maçta da bunu ortaya koydular.

Bizim için değişen bir şey yok. Kafamızda, "acaba biraz yukarıya oynayabilir miyiz?" düşüncesi vardı ki, bu mağlubiyetle birlikte bu ortadan kalktı. Şu anki tek gerçek hedef ligde kalmak. Ancak bu hedefteki en güçlü adaylarından birisiyiz. Çocuklar iyi oyuncular, yürekten oynuyorlar, iyi futbol oynuyorlar, temiz futbol oynuyorlar. Bu anlamda artık önümüzdeki hafta Ankaragücü ile oynayacağımız maça odaklanmamız gerekiyor. Tribünlerimizde söylenen bir tezahürattaki gibi?

 

Biz seni uzaklarda

Biz seni tuzaklarda

Biz seni yasaklarda sevdik

Sevdik Samsunspor'um?