Mehmet Yılmaz

Cumhuriyetimizin 100. Yılında Atatürk'e Mektup

Mehmet Yılmaz

Size "sen" diye hitap edeceğim. Çünkü kendimi senin bir torununmuş gibi hissediyorum. Bu hitabım saygısızlıktan değil, sevgimden ve içtenliğimdendir.

Yıllardır derslerimde seni anlatırım; her geçen gün daha büyüyen bir sevgiyle... Çünkü senin bütün o öngörülerinin tutması gibi, hayat da bana senin ne kadar doğru söylediğini yaşatarak ispat etti. Bana seni yanlış anlattılar. Hem sevenlerin hem de sevmeyenlerin yaptılar bunu. El birliğiyle saçma sapan hikayeler uydurdular. Benim senin kim olduğunu anlamam, biraz da acı tecrübelerle oldu.

Yaşasaydın senden helallik isterdim, mavi gözlerine bakıp seni çok sevdiğimi söylerdim. Türkçenin o sevimli Rumeli ağzıyla, "Anlat bakalım çucuk" derdin belki de, ama ben anlatabilir miydim, emin değilim.  

Sonra senin yetim olman gibi benim de dede sevgisi bilmeden büyüdüğüm gelirdi aklıma ve anlatırdım. Sen, kaç yaşımda olursam olayım saçlarımı okşardın benim. Doğuştan gelen asaletin ve nezaketinle dinlerdin beni.

Sonra seni tanımak, anlamak ve anmak için iki defa Selanik'e gittiğimi anlatırdım. "Biliyor musun, doğduğun ve içinde bir çok hatıran olan o evi gördüm, kaybedildiği için gözyaşları döktüğün memleketini de?" derdim. Sen sorardın, ben söylerdim. Bir insanın memleketini yitirmesinin ne demek olduğunu anlayamam ama tahayyül edebilirim. Çünkü ben de memleketim Samsun'u çok seviyorum ve son yıllarda ondan ayrıyım. Tabii ya, Samsun. Hani Milli Mücadelemizi başlatmak için Reji İskelesi'nden sahiline yürüdüğün şehir. Sırf bizim buraya gelmiş olman bile bizlere ömrümüzün sonuna kadar yaşayacağımız büyük bir onur verdi. "Ben Samsun halkını gördüğüm zaman?" diye başladığın ve bizleri adına şiirler yazılmış bir sevgili gibi hissettirdiğin sözlerinden sonra üç defa daha geldiğin Samsun'un halkı sana olan sevgilerinden ötürü kendi aralarında para toplayıp, ta Viyana'larda harika bir heykel yaptırdı. Biliyordun ama maalesef heykeli yerinde görmek kısmet olmadı sana.

Şahane bir şey. Bence senin en güzel heykelin. Artık o, şehrimizin simgesi ve biz sana olan sevgimiz, Samsun'a olan bağlılığımızdan dolayı armasında seni taşıyan Samsunspor'u tutuyoruz.

Samsun'da konakladığın palas, Gazi Müzesi yapıldı. Ozanların, sen sarı saçlı, mavi gözlüye "bu gemi bu Karadeniz" dedikleri Bandırma Vapuru'nun birebir aynısı yaptırıldı ve tabii Tütün İskelesi'nin de... Oralarda izlerin var, hiç silinmemecesine?

Havza'da bir evin var mesela. Siz çatal yürekli Türklerin; korku bilmez yiğitlerin, kurt bakışlarınızla Amasya Tamimi'ni yayımladığınız yer bir müze, Erzurum'daki kongre binası da öyle ve ben oralara da gittim. 

Seni sadece saydığım yerlerde aramadım. Mesela, Manastır'a da gittim. Hani anacığın Zübeyde Hanım'ın "gök gözlü oğlum benden ırağa gitmesin" diye üzüldüğü ama senin bir anneden önce bir vatanın oğlu olduğunu düşündüğün ve daha lise yıllarında yatılı okuduğun askeri idadinin olduğu şehre. Senin okuduğun okulu gördüm. Binayı müzeye çevirmişler. Makedonlar bile senin ne kadar büyük bir adam olduğunu biliyorlar da bizdekilere ne oluyor acaba?

İstanbul'da kaldığın o altı ay boyunca yaşadığın, Şişli'deki ev de bir müze. Hani alt katında Cevat Abbas Bey ve diğer katlarda ise mübarek anacığın ve kız kardeşinle kaldığın ev. Bir görsen, senden kokular saçıyor orası da?

Ve tabii Ankara. Ölülerini anan Türklerin yaptığı gibi yapıyorum. "Hadi çocuklar" diyoruz, ailemle ya da arkadaşlarla senin kabrini, Anıtkabir'ini ziyaret ediyoruz ve Müslümanca dualar gönderiyoruz. Tıpkı öz dedemin kabrini ziyaret ediyormuşum gibi. En güzel dualarımı ediyorum, en gönülden duygularımı yaşıyorum. Seviyor, özlüyor, minnet duyuyorum.

Çünkü sen ne güzel, ne büyük bir insandın ki, cumhuriyeti ilan ettin. Bir dede, bir baba gibi, senden sonraki nesilleri düşündün.

Biz içine doğduğumuz, bedel ödemediğimiz ve hatta onu hak edecek bir şey yapmadığımız için olsa gerek, Cumhuriyetin değerini yeterince bilmiyoruz sanki... Hatta laf aramızda ki, sen kabul etmeyeceksin ancak ben senin bizim millete dört-beş beden büyük geldiğin kanısındayım! Oysa, dediğin gibi, "cumhuriyet fazilettir." Cumhuriyet, kul yerine vatandaş olmaktır. Sen Türk milletine Allah'ın bir lütfusun. Bugün ülkemize ve özellikle dünyanın belli yerlerine bakınca bunu daha iyi anlıyoruz. 

Ey benim atam, dedem? Yaşı kırkı aşkın bir Türk çocuğu olarak seni özlem, saygı ve minnetle anıyorum.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı kutlu olsun. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk...