Ersin Arar

CEMAL SAFİ'NİN HAYATI

Ersin Arar

15 Ekim 1938 yılında Samsun’da dünyaya geldi. Cemal Safi’nin babası Mehmet Safi henüz üç yaşındayken ailece Azerbaycan Karabağ’dan Türkiye’ye göç etmişler. Önce Erzurum İspir’e yerleşmişler.

Burada Ermenilerden zulüm görmüşler. O günlerde dedesine Çorum’un Alaca kazasında öğretmenlik görevi vermişler. Ailece oraya yerleşilmiş. Askerlik çağı gelene kadar babası da Çorum’da yaşamış. Babası askerliğini Samsun’da yapmış. Samsun’u çok beğenmiş ve oraya yerleşmiş.

 

Samsunlu olan annesi Ayşe Hanım ile burada tanışmış ve yine burada evlenmişlerdir. Cemal Safi, Sakarya İlkokulu’nda eğitimine başladı. Samsun Sanat Okulu’nun Torna Tesviye bölümünü yarıda bırakarak okuldan ayrılmıştır. Cemal Safi bu konuyu şöyle açıklamıştır: “ Okulu bitirdikten sonra Sanat Enstitüsüne başladım. Rahmetlik babam, sanat altın bileziktir oğlum, derdi. Sanat Enstitüsünde edebiyat yok demir, tesviye, torna ve ahşap var. Bir gün bir hocayla kavga ettim. Daha istemiyorum okulu dedim. Okulu bıraktım, ortaokuldan sonra daha okumadım”

 


Cemal Safi, annesini henüz küçük yaşta ince hastalıktan kaybetmiştir. Cemal Safi bu konuda şunları söylemiştir: “Doğar doğmaz annemi kaybetmişim. Yetim büyüdüm. İçimde bir gariplik vardır hep zaten. Annesizlik çok zordur.” Ayşe Hanımdan olma dört erkek ve bir kız olmak üzere beş kardeşlerdir. Annesi öldükten sonra babası Melahat Hanım ile evlenmiş. İkinci annesinden de iki erkek kardeşi olmuştur. Cemal Safi’nin babası Mehmet Safi ticaretle uğraşırdı. Babasının otelleri ve kamyonları, vabisleri vardı. Nakliyecilik yapardı. Cemal Safi de babasının arabalarında şoför olarak çalışmıştır.

 

Daha sonra Cemal Safi’nin babası Mehmet Safi, Samsun’daki bütün varlıklarını satmış, bütün varlığını Ankara’da bir otele bağlamıştır. Cemal Safi 1959 yılında Ankara’ya yerleşti. 1962 yılında Cemal Safi’nin babası, başıma bir iş açacaksın, diyerek Cemal Safi’yi evlendirmiştir.
Cemal Safi, Şükran Hanım ile evli ve üç çocuk sahibidir. İlk çocuğu olan Mehmet Akif iş adamıdır ve Romanya’da yaşıyor. İkinci çocuğu ise Peyami Safa da iş adamı ve o da Londra’da yaşamını sürdürmektedir. Kızın isminin verilmesini ise Cemal Safi şöyle anlatmıştır: “Kızımın ismini de Halide Edip koyacaktım. Samsunlu bir yengem vardı adı Asuman. İlla ben koyacağım kızının ismini dedi. Yengem kurban olurum ben koyacağım, dedim. Yok, evladım dedi Ebru olacak ismi. O zamanlar Ebru ismi hiç yok. Yenge moda olur, dedim, gerçekten de oldu.” Kızı Ebru, halen Ankara’da TRT’nin avukatıdır. Cemal Safi de yıllarca otel işletmeciliği yapmış, emekli olmuştur.

On yaşından beri şiir yazdığını söyleyen Safi bunun doğuştan gelen bir yetenek olduğunu belirtmiştir. İlk yazdığı şiir ise şudur:

Yazmakta epeyce olmuşum mahir, Yalan yanlış düzme beyit ve sair, Muhitimde ehli yoktu ki zahir, Ben gibi cahili ettiler şair.
Şiir tutkusu henüz çocukluk çağlarında başlayan Cemal Safi, ailesine olan sorumlulukları ve çocuklarının geleceğini düşünmekten duygularını dile getirme fırsatını bulamamıştır. Duygularının şiir çeşmesini ancak otuz sekiz yaşından sonra açabilmiştir. Şiirlerinin şarkı oluşu Orhan Gencebay’la başlamıştır.

 

Cemal Safi, Orhan Gencebay ile dostluğunun nasıl başladığını şöyle anlatmıştır: “Orhan Gencebay Sakarya İlkokulunda okuyor, bende orada okuyorum. Ben beşinci sınıftaydım, Orhan, kardeşim ile sınıf arkadaşıdır. Orhan’ın bağlamaya başlama sebebi de bizizdir. Ben bunu bilmiyordum ama köpeğin ısırdığını biliyordum. Karşımızda Cengizhanlar vardı, tütün tüccarı. Fino diye köpekleri vardı, yabancı biri geçince hemen atlar ısırırdı. Orhan Gencebay’a kardeşim Macit bizde yiyelim öğle yemeğini demiş. Tam geliyorlar bizim eve, arkadan Fino geliyor ısırıyor Orhan’ı. Kıskanıyor çocuğu, pantolonunu yırtıyor. Korkuyor tabi, koşuyor eve. Anne diyor, beni köpek ısırdı. Hemen babana haber ver diyor. Babası geliyor, iğne vuruyorlar.

 

Dokuzuncu iğnede fırkaya kaçıyor, biz Askerlik Şubesinin bahçesine fırka derdik. Annesi yavrum ölürsün, kudurursun diyor. O zaman babam bana mandolin alsın diyor. Mandolini alıyor babası, ertesi gün getiriyor başlıyor işe. Benim gecemde anlattı bunu bilmiyordum, 1992’de yapıldı gecem”

Cemal Safi’nin bir de uğruna şiirler yazdığı bir aşkı olmuştur. Adı Ceylan. Kendisi bu konuyu şöyle anlatmıştır: “1978 yılının 18 Nisan günüydü. Saat 13.00’dı. Öğle paydosuydu. Bir kız şiiri çok severmiş beni tanımaya gelmiş. Tanımaz olaydım. Oturttular müdüriyete, müdüriyetim vardı benim. Sigara ikram ettim, sigara içmezmiş, utancından almış. Oturuyor, ben görmüyorum yüzünü. Çakmağı çıkardım onunkini yakacağım. Yaktım, yüzüme baktı. Elim ayağım titredi.

 

Hapı yuttum. Zokayı yuttum orada. Kurtarabilirsen kurtar. Utanıyorum, ne oldu bana acaba? Kadının bakışları gönlüme girdi. Uyuyorum uyuyamıyorum. Hep karşımda o kadın. Rüyalarımda başrolde. Rüyadan uyanırsın daha gözünü açmadan bakarsın yine karşımda, devamlı karşımda. Samsun’da bilardo salonum vardı, ismini salona koydum.30 tane arabam var o kadar sermayem var, hepsi bitmiş sermayem tükenmiş. Mülküm vardı, Akçay’a geldim, bir pansiyon yaptım. Ve o gün, âşık olduğum gün başladım şiir yazmaya, tamamıyla girdim içine. Her gece aşağı yukarı şiir yazıyordum. Sabahları yatıyordum. Hatta eşim batıla hiç inanmaz, itibar etmez. Akıllı kadındı. Bir sabah yeni yattım. Cascus diye bir sesle uyandım.

 

Sabah 8.30 yaşlı bir kadın kurşun döküyor üstüme. Kadını kovaladım. Bana nazar değdi demişler. Kurşun döktürüyor eşim. Bir gün eşime şiir yazıyorum, hakikatli bir kadındı. Bilmiyor, bu adama ne oldu diyor. Ben örnek bir şahsiyettim, koca olarak da baba olarak da. Örnek koca tamamen tersine döndü. İçkiye verdim kendimi, içki içmeden uyuyamıyordum. Allah’ıma şükür alkolik olmadım. Baktım olacağım, içmediğim günler kötü şeyler görüyorum, canavarlar, yılanlar, akrepler, çıyanlar. Öyleymiş. Bir psikiyatrist arkadaşım vardı masa arkadaşım. Her akşam beraber içerdik. Safi dedi, son günlerde halini beğenmiyorum. Evet hocam, dedim sürekli ağlıyormuşum.

Dururken ağlarsın.

Yağışlı gözümün hazan çağı da,
Olur olmaz yerde başlar ağıda, Sinir servisine giden kâğıda,
Aklından zoru var diye yazdılar.
Bakırköy’e mektup var şiirimde. Evet, hocam dedim oluyor arada dedim. Allah Allah ciddi bir konu var dedi. Sen ağlıyorsun dedi. Yarın saat 14.00’da gel dedi. Sual soruyor cevaplıyorum, artı eksi koyuyor. İki buçuk saat sürdü. Ne kadar oldu tutulalı kara sevdalısın sen dedi. Üç sene oldu dedim. Resmi var mı bir bakabilir miyim? dedi.

 

Çıkardım medarı iftiharımı gösterdim. Ay bu mu dedi. Sanki böcek gördü. Fotoğrafı aldım elime öptüm koydum cebime. Bir evim vardı benim, yedek evim, Ceylanla buluşurum diye. Ceylan gelmedi ki buluşayım. Sonradan yara aldı aşk, büyü bozuldu sanki. Soğumaya başladım. Erkeklerin aşkı azami dört yıl sürüyor.

 

Ölüm bile var dünyada. Sonsuz bir şey yok. Doyamadım ki ben sevgilime. İkizler burcuydu. Burcunun getirdiği karakter değişikliği vardı. Sabah kalkardı, Cemal ne olursun gidelim buradan derdi. Tamam yavrum hemen ayarlarım derdim. Ben Ayvalık’tan dükkân bile aldım. Eczanem vardı benim Ayvalık’ta. Eczacı müdürüm de vardı. Onu da götürecektim. Akşam oluyor ama Cemal Bey ben ne yaparım sonra bu yavrumla. Bir yavrusu vardı. Anladım ki bir de annelerden sevgili olmaz. Önce sevgilisi çocuğudur.”
Cemal Safi’nin basılmış dört kitabı bulunmaktadır. Bunların sırasıyla isimleri: 1993 yılında Vurgun, 2000 yılında Sende Kalmış, 2002 yılında Kıyamete Kırk Kala, 2008 yılında Ya Evde Yoksan! Cemal Safi’nin bu zaman kadar yaklaşık olarak elli tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere, Zekai Tunca, Selçuk Tekay, Onur Akay ve Candan Erçetin gibi çok sayıda sanatçı ve besteci tarafından yüz elli civarında şiiri bestelendi. Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe’yi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirilmiştir. Başta Romanya’nın en saygın edebiyat ödülü olan Eminescu madalyası olmak üzere defalarca Hürriyetin Altın Kelebek, Milliyet’in Yılın En Sevilen Şarkıları birincilik ödülleri ile TRT’nin Yılın Şairi gibi sayısız ödüle layık görülmüştür. Şiirleri İtalyanca, Rumence ve Arnavutça’ya çevrilmiştir. Cemal Safi, sağlık konusunda çok sıkıntılar çekmiştir. “Büyük hastalık geçirdim, ölümden döndüm. KOAH belalı bir şey. Akciğerim bir trafik kazasında parçalanmıştı. Onun için zaten iyi değil durumum. Birkaç kere de zature geçirdim. Bronşlarımın sadece %50’si çalışıyor. Oksijen meğerse sudan önemliymiş. Elini kaldırabilmek bile oksijene bağlı.”

 


80 yaşındaki şair tedavi gördüğü hastanede yaşam mücadelesini kaybetti. 17 Nisan 2018 Salı günü saat 20:00 sularında hayata gözlerini yuman Cemal Safi’nin cenaze namazı, 20 Nisan 2018 tarihinde Cuma namazını müteakip Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Bilkent Doğramacızade Ali Paşa Camii’nde kılınmıştır. Cemal Safi’nin cenazesine gerek siyaset gerekse sanat camiasından olsun birçok seveni katılmıştır.

Eşi Şükran Safi, eşinin ölümü üzerine şunları söylemiştir: “Duygularım çok karışık, bana çok güzel torunlar, evlatlar bıraktı gitti. Çok güzel günlerimiz oldu. Çok güzel şiirler yazdı. Sevdi, sevildi. ”Cenaze namazının ardından Cemal Safi, PurkaslarGümüşköy Mezarlığı’na defneldildi.”