Muradiye Ergin

ANLASAK NE YAZAR, ANLAMASAK NE YAZAR

Muradiye Ergin

 

“Denilir ki, insan öldüğü an, tam o an, her iki âlemi birden anlarmış.”

 


Evet, Yaradan’ın Asr Suresinde belirttiği gibi, insan genel kıstaslar itibariyle hüsrandadır. Doğduğu andan itibaren kendisini doğumundan çok çok evvel kurgulanmış bir sosyal düzen içerisinde bulur. En yakın çevresinden başlayarak tüm toplum adeta insanı, tedavülde olan devrin, dünyevi amaç ve gayelerine doğru koşullandırmaya başlar.

 


Tüm ömrü yaşadığı devrin kendine “gizli-açık” empoze ettiği makam, para, şöhret sahibi olma çabasıyla geçen günümüz insanı, kazançların en büyüğü ve kalıcı olanını yani Hakiki Âlemde kendine bir yer edinme fırsatını göz göre göre elinden kaçırır ve evet, işte o an, ne kaçırdığını tam olarak gördüğü an, ne kadar büyük bir kayıp ve hüsran içerisinde olduğunu anlar.

 


Ana rahmindeki çocuk, aslında dünyada yaşamaya ehil hale gelebilmek için belirli bir müddet orada gelişir ve yaşar. Vakt-i merhunu yani Allah tarafından belirlenmiş ve adeta rehin alınmış o vakit geldiğinde ise, artık hiçbir güç onu ana rahminde tutamaz ve dünyaya mecburi bir yolculuk başlar.

 


Dünyaya gelen hiçbir çocuk, tekrar ana rahmine dönmeyi asla istemez. Çünkü ana rahminde olmasının tek gayesi, dünyaya gelmek olduğunu daha doğumunun ilk saniyelerinde, şüphe götürmez bir şekilde anlar. Ana rahmindeki çocuğun ciğerleri, dünyadaki havayı solumaya ehil hale gelene kadar ve tüm vücudu dünyada yaşamaya uygun duruma gelinceye kadar rahimdeki yaşam devam eder. Buradaki gelişimini hakkıyla tamamlayan çocuk, yeryüzündeki ilk nefeslerini almak üzere dünyaya gözlerini açar.

 


İşte hepimizin yaşadığı bu ilk ve mecburi yolculuğumuz bize çok açık ve net bir şekilde gösteriyor ki, bu dünyadaki hayatımızın da gaye-i asli, yani asıl amacı, ahret yurduna ehil hale gelip, oraya hak kazanmaktır. Bunun da yegâne yolu Rıza-i İlahi’ den geçmektedir.

 


Nasıl ki, ana rahmindeyken, bizi bekleyen daha geniş, aydınlık ve bin bir güzelliklerle dolu, yeni bir âleme mecburi olarak geldiysek, bu yaşadığımız âlemden de, daha gerçek bir âleme uyanacağız. “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Hadis-i Şerifindeki gibi, ana rahmindeki adeta uyku halindeki hayatımızdan, daha hakiki olan bu âleme geldiysek, buradan da daha gerçek ve daimi olan bir hayata uyanacağız. Bu yeni âleme ehil olmamızı veya olmamamızı, hali hazırda bu yaşadığımız âlemdeki yapıp ettiklerimiz belirleyecektir.

 


Dünyadaki yaşadığımız hayatın nihai maksadını, ruhumuzu teslim ettiğimiz anda anlamamızın bize ne faydası olacaktır. Bize verilen ömür nimeti bitmiş, sonsuz yaşamı kazanmak için eldeki muazzam sermayeyi, çer-çöp için harcamış, iflas etmiş olarak öldüğümüz an, her iki cihanı “anlasak ne yazar, anlamasak ne yazar.”