NE ZAMAN?

NE ZAMAN?

Tufan Akçagöz'ün kaleminden; Ne Zaman

İnternet, önümüze evreni döküyor.
Hiç gitmediğimiz yerleri görebiliyor, bir kişinin yardım çığlığını aynı anda duyabiliyoruz. 
Acizliğimiz de, gücümüz de; hepsi ortada.
Bir ev görüyoruz, çok uzaklarda, denizin ortasında..
Sonra göl kenarında tahta, eski ama bir o kadar güzel bir köprü..
Binlerce kilometre uzaktayız ama hepimiz birer birer geçiyoruz üzerinden, eskimiş  korkuluklarına dokunarak, tahta basamaklarına ayak sürterek.. 
Sonra, imrenerek bakıyoruz belki yakınına hiç bir vakit ulaşamayacağımızı bildiğimiz güzelliklere.. 
Çin seddi; gitmedim ama biliyorum, boyunu posunu, astarını yüzünü..
Potsdam'a gitmem gerekmiyor artık, ikinci Frederick'in nâmını duymak ve değirmenci ile hikayesini bilmek için.
Ne biçim işler geldi başımıza!
İnsanoğlu acaba Ay'a çıkar mı diyordu ahâli, geçen yüz yılın ortalarında. 
Ay'a çıkmak nedir, o bize gelsin!
Hoş gelir, safâ gelir. 
Beğendiği kadar kalır, beğenmezse uçar gider..
Yeri belli, yurdu belli.
Herkesin bir kanalı var; o kanaldan yakalıyor hayatı.